Babadan Oğula Geçmeyen Hayatlar…

Miras

Babadan oğula geçen çok durum var say say bitmez.

Cihan devleti mesela

Ağa babasından çocuklarına bir köy.

Büyük bir şirket ya da bir bakkal dükkanı.

Ya başarı? Ya şan? Ya isim? Ya temizlik dürüstlük ve ahlak?

Oğul dediğime bakmayan kastım babadan çocuklarına kalan şeyler. Ancak toplumun saçma cinsiyetçiliğine ara ara ben de maruz kalmışım belli ki. Öyle ya kız çocuklarına miras yok. Kitapta falan öyle yazıyor derler ki çok sikimde de değil uydurulmuş kitapta neyin yazdığı. İnsanlar eşittir aga. Kardeşinizle aranızda siz sağlarsınız eşitliği anan baban seni eşit yapmaz. Bana ne ise kardeşime de o deme gücün varsa eşitsin kardeşinle. Konu yine çokça saptı ama kadın erkek eşitliği konusu önemli ve üzerine bir yazı dizisi bile var aklımda.

Şimdi gelelim konumuza. İl merkezine uzak bir ilçeden olduğumu söylemiştim. Çocukluğum o ilçede geçti. Bizden 8-10 yaş büyük abilerimiz vardı. Babaları ilçenin önde gelenleri. Bak bak önde gelenleri. Ulan baba önemli bir adam olunca çocukları da otomatikman önemli mi olcaktı? Elbette hayır.

Benim babamda ilçenin önde gelen birisi olunca yaşım küçük de olsa onlarla takılırdım. Onlar karı kız muhabeti yapar ben aval aval dinlerdim kuş o zamanlar ötmeye başlamamış tabii. Hormonların beni henüz teslim almadığı zamanlar. Onlar ilçenin gözde gençleri vay anam vay. Şekilleri trilyon. Babalarından araba almalar millete hava basmalar. Daha neler neler? İçlerinde ikisi çok dikkatimi çekmişti.

Birisi yazı işleri müdürünün oğlu diğeri ise fakir babasız birisiydi. O bahsi geçen paralı şekilli grupta yer almıştı. Demek ki bu budalalar sosyetik olanların dışında kişiler ile de arkadaş olabiliyorlarmış. O fakir babasız olan abimiz kendini ifade ederken hep bu götlerin dalgalarına konu olurdu. Bununla hep dalga geçerlerdi. O zaman şunu anladım. Onunla dalga geçmek için, onu aşağılamak için yanlarında tutuyorlardı. Olmayan karakterlerini onunla tatmin ediyorlardı.

Gel zaman git zaman yıllar geçti o şekilli, o babalarının adıyla nam salmış, o üç para etmez kişiliksiz pezevenklerin her biri bir yana dağıldı. Kimisinin babasının parası bitti kimisinin makamdaki görevi. Kaldık mı kişisel yetiye? Kaldık mı hayattaki emeğe başarıya?

O dalga geçtikleri abimiz ile hep görüştüm ben hiç iletişimimiz kopmadı. Diğerleri ile denk geldikçe selamlaştık sadece. Fakirdi evet. Babasızdı evet. Şekli, havası yoktu evet. Zar zor okudu üniversiteyi. Annesi yeri geldi kıstı da kıstı kendinden onu okuttu. Onu da diğer 4 kardeşini de.

Güzel bir makama atandığı haberini aldım bir gün ve hemen ziyaretine gittim. Gittim ama ne gitmek. Tokat gibi bir ders aldım. Malumun ilanıydı aslında ama şahit olmanın etkisi başkaydı. Gençlik yıllarında onunla dalga geçen yazı işlerinin havalı sosyetik soysuz oğlu o kurumda güvenlik görevlisiydi. Düşünün babasının elli yere haber salmasıyla elli yerden referans bulmasıyla kapmıştı o işi. O fakir o babasız abimizin odasına girdim. Daha girer girmez kapılarda karşılandım. Baş köşeye buyur edildim. Benimle karşılıklı oturdu makam koltuğuna oturmadı. Öyle nazik ve naif birisiydi işte. Dedim kapıdaki ne iş? Dedi ben göreve atandığımda buadaydı. Tutamadım kendimi vay amına koyayım abi hayata bak sen dalga geçerdi bu orospu çocuğu seninle şimdi senin kapını mı bekliyor dedim. Öyle kardeşim hayat işte diyebildi sadece. Anladım o an dürzüye babasından ona kalan bir şey olmadığını. Hayatta bizi asıl varedenin kendi çabamız emeğimiz duruşumuz olduğunu perçinledim kafama.

Yeşilçam filmlerine konu olacak hayatlar yaşanmıştı.

Seeeen yazı işleri müdürünün oğlu…

Sen mi büyüksün?

Hayır ben büyüğüm beeen

Fakir babasız büyüyen ama tırnaklarımla dişimle bu makama oturan beeen.

Gelelim babama ve bana ondan kalanlara. Dur yok bu çok uzun bir yazı olacak o yüzden başka bir yazımda anlatayım bunu. Tarla, tapan, arazi, ev mal çok babamdan bana kalan desem de başlı başına koca bir yalan. Babamdan bana maneviyatı yüksek şeyler kaldı.

Babam hayatta kendi için değil toplum için yaşadı hep ve öyle de devam ediyor.

Yorum bırakın