
Bir ağaç ne kadar önemli olabilir ya da ne kadar anı biriktirebilir ya da bizi bir ağaca bakıp geçen yıllarımızı düşündüren nedir?
Bilimsel olarak baktığımızda… Şaka şaka. Oturup makale mi yazacağım sanki?
Sen bakarsın ağaç dersin geçersin. Meyvesi varsa ve ortam müsaitse koparıp yersin.
Aslına bakarsan ben öyle çevre düşkünü birisi değilimdir. Ha çevre düşmanı da değilimdir. Arada bir yerlerde takılıyorum.
Yeter başla artık sikeceğim aforizmalarını demeyin giriyorum konuya.
Babaannemin bahçesine uzun yıllar önce diktiğimiz vişne ağaçları vardı. Fidanları dikerken ihtimal vermiyordum günü gelip meyvelerini yiyeceğime. Çocuğum o zamanlar. Yıllar nasıl geçer bilmediğim dönemler. Şimdi baksan ‘’kardeş yıllar su gibi geçti’’, ‘’nerede o eski yıllar?’’, ‘’ahh ulan yıllar yedin ömrümü’’ gibi sikik cümleler kuruyorum.
Aradan uzun zaman geçti. Fidanlar büyüdü ağaç oldular. Budamaları vs yapılıyor, çocuk gibi ilgileniliyor odun parçalarıyla.
İlk meyvelerini verdi bizim ‘’adam olur be dediğimiz?’’ ağaçlar.
Dedim ya o zamanlar çocuktum. Ağaçlar sikimde de değildi.
Büyüdükçe her bahçeye girdiğimde ilk baktığım vişne ağaçları oldu. Her sene biraz daha büyüdüler. Her sene bir önceki seneye göre daha fazla meyve vermeye başladılar.
Onlar büyüdükçe beni yaşlanmışlık sarmaya başladı. Büyümesinler artık istedim. Amına koyduklarım büyüdükçe ben yaşlanıyorum dedim dinlemedi odun parçaları.
Bir süre sonra bıraktım söylenmeyi. Özgürce büyüsünler dedim. Bahçemizdeki vişne ağaçlarına yenildiğimi kabul ettim.
Şimdi oturuyorum bahçede karşılarına yakıyorum bir sigara baktıkça ah çekiyor geçen yıllarımı hesaba döküyorum.
Her meyve döneminde ellerimle topluyorum meyvelerini.
Sonra arkadan iki farklı ses duyuyorum. Bana sesleniyorlar.
‘’- Babaaaa bizi de merdivene çıkar biz de toplayalım vişneleri.’’
Hayat…
Meyve veren sadece ağaç değilmiş. Ben de bu hayata meyveler vermişim.
Artık bu vişne ağaçlarına bakıp yılları hesaba çekme işi çocuklarımda.
Dileğim hesap sonu bakiyeleri benimki gibi kabarık olmasın.


Yorum bırakın